Saygıdeğer okurlar ve yine sevgi de değer okurlar!
Blog açılalı-ve aynı şekilde pek de umursanmayalı- 4 sene oldu da geçiyor bile. Eğer değer bilip de her ay bir yazı yazsam, körelmiş hesaplama becerilerime dayanarak 48 adet yazı yayınlanmış olması gerekirdi. ancak görüyorsunuz ki yayın sayısı ciddi manada bir elin parmaklarını geçmiyor. (Belki de geçiyordur, saymaya mecali olmayan bir Çaylak.)
Çaylak
bir Çaylak yazıyor
18 Kasım 2017 Cumartesi
7 Şubat 2015 Cumartesi
Yaşıyorum?
Yahu dedim geçenlerde, ben ne azimsiz, ne pislik bir insan evladı imişim yahu! Yeri geldi bir ego patlaması yaşayıp 'yazar' damgasını yapıştırdık kendimize, yeri geldi "Vay be!" dedik. "Yazdıklarımız okunuyor oğlum!" Lakin gelin görün ki hiçbir halt olduğu yok şu minyon bedenin içinde. Saçma salak şeyler yazıyor, ve hatta çoğunlukla da yazmıyoruz. Ne yazar denmeyi hak ediyoruz ne de yazmayı. Yazmayı hak edecek çok insan var da, şu olmayan azmim ve ben neden bu yola çıktık acaba, onu merak ediyorum ben. Vakti zamanında biz de ergendik elbet, ergenlik başa vurunca binbir türlü hayran hikayesi oluşturup da insanların beynini zehirledim, çoğunluğu okumaktan kaçınarak kendini kurtardı ama okuyan azınlıktan yoğun özürler diliyorum. Ve bu amaçsız ve mantıksız yazıyı okuyanlardan da aynı şekilde. Blog ölmüş resmen zaten, böyle ekşimsi bir koku geliyo ya, ha işte şeyden o, çürümüş yazılardan. Ta ilk zamanlarda yazma gafletinde bulunduğum o saçma yazılar gibi bir gün bunu yayınladığım için de pişman olur muyum bilmiyorum ama insan gelişiyor pirim ya, yavaş yavaş...
Bu yazıyı yazma amacım kendini pek belli etmiyor olabilir ama biraz sıkıldım da ben... Ve aslında gizli gibi duran o ana fikir başlıkta kendini belli ediyor, sırf hala yaşıyor olduğum belli olsun diye yazdım bu yazıyı. Okuyan yok eden yok ama olsun, insan yazıyor işte.
Benden size tavsiye, hoş tavsiye verecek seviyede de değilim ancak, yaptığınız şeyleri bir sorgulayın ey vatandaşlar. Zamanında yaptığınız şeylerin hangileri için pişmanlık duymuyorsunuz? Hangilerini övünerek anlatıyorsunuz ve hangilerini gömüp kurtulasınız geliyor? Kendinize öğüt verin. İleride bunu yaptığım için kendimden utanacağım dediğiniz şeyleri bir gözden geçirin. Ve hatta ilk öğüt benden yine kendime gelsin.
Hiçbir şey yaşamamış benliğiyle, hiçbir şey beceremeyen kimliğine bir not; kendine gel.
Bu yazıyı yazma amacım kendini pek belli etmiyor olabilir ama biraz sıkıldım da ben... Ve aslında gizli gibi duran o ana fikir başlıkta kendini belli ediyor, sırf hala yaşıyor olduğum belli olsun diye yazdım bu yazıyı. Okuyan yok eden yok ama olsun, insan yazıyor işte.
Benden size tavsiye, hoş tavsiye verecek seviyede de değilim ancak, yaptığınız şeyleri bir sorgulayın ey vatandaşlar. Zamanında yaptığınız şeylerin hangileri için pişmanlık duymuyorsunuz? Hangilerini övünerek anlatıyorsunuz ve hangilerini gömüp kurtulasınız geliyor? Kendinize öğüt verin. İleride bunu yaptığım için kendimden utanacağım dediğiniz şeyleri bir gözden geçirin. Ve hatta ilk öğüt benden yine kendime gelsin.
Hiçbir şey yaşamamış benliğiyle, hiçbir şey beceremeyen kimliğine bir not; kendine gel.
10 Şubat 2014 Pazartesi
Claymore
Şu yukarıda gördüğünüz isim size hiçbir şeyler çağrıştırdı mı? Şahsen ben ilk duyduğumda bir oyun ismi sanmış olabilirim, evet. Amma ve lakin olayın içine dalınca, aslında 'oyun' kelimesiyle yakından uzaktan bir ilgisi olmadığını da kavramış oldum.
Heyo! Şu an bir anime incelemesindesiniz!
Huu! Şu resim ne kadar da havalı görünüyor, değil mi? Evet, ilk başta ben de öyle düşünmüştüm. Diziye başlama niyetinde olanların heveslerini kursaklarında bırakmak istemem ama şu güzelim serinin beni kendine bağlaması 15 bölüm aldı ki zaten bütün seri 26 bölümdü. Ayrıca izlerken kursak falan bırakmıyor sizde, hiç merak etmeyin.
Şahsi görüşlerimden arınmak suretiynen önce bir konusundan bahsedelim diyorum.
Heyo! Şu an bir anime incelemesindesiniz!
Huu! Şu resim ne kadar da havalı görünüyor, değil mi? Evet, ilk başta ben de öyle düşünmüştüm. Diziye başlama niyetinde olanların heveslerini kursaklarında bırakmak istemem ama şu güzelim serinin beni kendine bağlaması 15 bölüm aldı ki zaten bütün seri 26 bölümdü. Ayrıca izlerken kursak falan bırakmıyor sizde, hiç merak etmeyin.
Şahsi görüşlerimden arınmak suretiynen önce bir konusundan bahsedelim diyorum.
12 Kasım 2013 Salı
Bir Hukuk Öğrencisi;
Pek değerli hayranlarım! Caaağnım, güzelim okurlarım!
Çaylak ben, uzun sayılabilecek bir aradan sonra, izninizle yine sizlerleyim. İnternetten uzak kaldığım süre içerisinde espri anlayışımın canına okudum yani, haberiniz de olsun. Yok efendim, iyice iğrenç espri yapmaya başladı bu kız, efendime söyleyeyim yazısı da kötüleşmiş(!) falan demeyin, moralimi bozmayın sayın okurlar. Ehe, ehe.
Bir hukuk öğrencisi kimdir? Neyin nesidir? Neden özellikle hukuktur? Hukukçu olmanın nesi iyidir, nesi kötüdür? İşte, işte, işte biz de tam bu konudan bahsedeceğiz. Hatta hemen de bahsetmeye başlıyorum.
Öncelikle, bir hukuk öğrencisi özeldir, prestijlidir canlarım. Çoğu zaman arkasından gıptayla, hatta ve hatta kıskançlıkla bakılır. Ailesi tarafından el üstünde tutulur. Zira akraba ortamında hava atılınası bir objedir artık bu söz konusu öğrenci. Ondan kötü yerlerde okuyan bilumum komşu çocukları tarafından boğazlanmak istenmesi de bu fakültenin ayrı bir güzelliğidir. Hiçbir iyi yanı olmasa bile havası vardır bir kere! Fakülteye girişi bile ezicidir. O turnikeye kartı basış, o turnikeden geçiş, o amfiye yürüyüş... Sanki fakültenin tek öğrencisi O'dur! Öyle de havalıdır, öyle de gururludur! Lakin derse geç kalmışsa o aşamaları Usain Bolt hızında atlar, belki yanlış kapıdan derse girip rezil de olur. Orasını henüz deşifre edemedim.
5 Kasım 2013 Salı
Depresyon, depresyon dedikleri...
Çağın hastalığı. Sosyal medyanın uğruna yıkıldığı olay. Özellikle de tribi yerinde genç bayan arkadaşların, eski sevgililerinin arkasından yazdıkları hüzünlü yazılar, yeri geldiğinde beni bile depresyona sürükleyecek oluyor ki 'Senin neyine lan depresyon?' diyor iç sesim ve paçayı kurtarmayı başarıyorum. Depresyon ruhuma ters, mümkünse uğramasın da zaten. Amin. Evet.
Bugünün konusu nasıl? Beğendik mi? Hoş beğenmeseniz de yapacak bir şey yok, o kadar yazdık yani ayıp ama. Sanki silcem depresyona girip, heh.
Ehem! Neyse. Geçen yine Facebook üzerinden yaptığım rutin gezilerden birinde keşfettim ki, popüler sayfalardaki en çok beğeni alan yazılar ya gerçekten komik paylaşımlar olmuş, ya da böyle bir yalnızlık üzerine falan ne bileyim, depresif yazılar olmuş yani. Dedim ki kendi kendime, evet Çaylak, bu tam senlik bir konu. Neden? Çünkü çok şükür genelde depresyona girmem, girmemle çıkmam bir olur, girer gibi yapıp yırtarım ya da ortalıkta tey tey gezerim. Kısa özet geçiyorum, genelde neşeli gezinirim ortalıkta, maşallah. Nazar değecek falan olursa ilk yapacağım şey bu yazıyı kaldırmak olacak, evet.
Bugünün konusu nasıl? Beğendik mi? Hoş beğenmeseniz de yapacak bir şey yok, o kadar yazdık yani ayıp ama. Sanki silcem depresyona girip, heh.
Ehem! Neyse. Geçen yine Facebook üzerinden yaptığım rutin gezilerden birinde keşfettim ki, popüler sayfalardaki en çok beğeni alan yazılar ya gerçekten komik paylaşımlar olmuş, ya da böyle bir yalnızlık üzerine falan ne bileyim, depresif yazılar olmuş yani. Dedim ki kendi kendime, evet Çaylak, bu tam senlik bir konu. Neden? Çünkü çok şükür genelde depresyona girmem, girmemle çıkmam bir olur, girer gibi yapıp yırtarım ya da ortalıkta tey tey gezerim. Kısa özet geçiyorum, genelde neşeli gezinirim ortalıkta, maşallah. Nazar değecek falan olursa ilk yapacağım şey bu yazıyı kaldırmak olacak, evet.
1 Kasım 2013 Cuma
İnsanlık nasıl kaybedilir? (Shingeki No Kyojin)
Kan tutan izlemesin!
Evet, evet, evet. Şimdi benim pek değerli takipçilerim(!) elbet merak etmiştir. Neden yazmıyor bu kız birkaç gündür diye. Neden yazmıyorum? Çünkü yazı yazacağım yerde, 25 bölümlük animeyi bir günde bitirmekle pek bir meşguldüm. Ve bu anime, benim o güzelim ömrümden 20x25 dakika çaldı ve insanlığımı mahvetti. Evet, çarpmaya üşendim, ehe.
Animeye girmeden önce, ilk beş bölümü bitirdikten sonraki yüz ifademi izninizle paylaşayım.
30 Ekim 2013 Çarşamba
Her telden bir şeyler ve Kore.
Bugünkü yazım, daha çok yeni sayfa ve bir takım duyurular üzerine kurulu. Bu sayfaya makale kıvamında bir yazı yazdığım için ayrı bir konu bulma gereği duymadım ve bugünü böylece geçiştirmek gibi bir niyetim var.
Yeni bir sayfamız var artık: Kore diye bir ülke...
Bu insanlar niye seviyor Kore'yi? Başka bir ülke değil de neden Kore? İşte bu sorulara cevap niteliğinde, olabildiğince tarafsız yazmaya çalıştığım bir yazı oldu ve ortaya yeni bir sayfa çıktı. İsteyenler buyursun, okusun efendim.
Onun dışında, artık hikayelerimi burada paylaşmamaya karar verdim ve hatta hikaye için açtığım sayfaları da izninizle kaldırıyorum. Çünkü zaten yeni bir hikaye sitesinde paylaşmaya başladım, bu yüzden artık onlara da gerek kalmadı kanımca.
Eğer beni takip etmek isteyen olursa burada paylaşım yapıyorum: Whitell
Ve evet, becerebilirsem bilgisayar kursuna gidip şurayı daha verimli kullanmanın yollarını bulacağım. Her şey sizi için!(:P)
Bugünlük bu kadar, iyi okumalar!
Ve evet, gif çok dehşeeet! :D
Çaylak yazdı.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


