Heyo! Şu an bir anime incelemesindesiniz!
Huu! Şu resim ne kadar da havalı görünüyor, değil mi? Evet, ilk başta ben de öyle düşünmüştüm. Diziye başlama niyetinde olanların heveslerini kursaklarında bırakmak istemem ama şu güzelim serinin beni kendine bağlaması 15 bölüm aldı ki zaten bütün seri 26 bölümdü. Ayrıca izlerken kursak falan bırakmıyor sizde, hiç merak etmeyin.
Şahsi görüşlerimden arınmak suretiynen önce bir konusundan bahsedelim diyorum.
Konu;
İnsanlığın başı, Yoma adı verilen bağırsak yiyiciler yüzünden derttedir. Bu kansızlara(!) karşı insanlığın tek şansı ise Claymore'lardır. Ancak şöyle bir sorun vardır ki Claymore adındaki kadın savaşçılar da yarı yoma yarı insandırlar ve içlerindeki yoma gücünü açığa çıkardıkça bir canavar olmaya da o kadar yaklaşırlar.
![]() |
| İşte bu arkadaş bir yoma. |
Bizim ana karakterlerimiz de bir Claymore ve bir insandan oluşuyor.
Clare;
Kendisinin hikayesini bölümler ilerledikçe öğreneceksiniz zaten, aşağılarda bir yerde ben de yazacağım zaten, bir de burayı doldurmayayım dedim.
Ve de Raki;
Bu çocuğumuz biraz gereksiz bir karakter olacak ki görsellerde adam gibi bir resmini bile bulamadım ama çaktırmıyorum efenim. Ama kendisinin bütün ailesi bir yoma tarafından yenmiş, az daha o da yem olacakken Clare isimli arkadaş gelip onu kurtarmıştır. Hayatta başka kimsesi ve bir amacı kalmamış olan Raki de kendini Clare'a adamış, bir başka deyişle de yapışmıştır. Ama iyi çocuktur, hoş çocuktur.
Ana karakterleri ve konuyu bir açıklığa kavuşturduğuma göre şu animeyi adam akıllı bir eleştireyim diyorum, izninizle. Bu kısım henüz spoiler bölümüne dahil değil efenim, şimdilik okuyabilirsiniz.
Çizim olarak;
Çizimleri güzeldi! Ama ben izlerken daha bir parlak mekanlar seçilmesini isterdim. Bölümlerin çoğu karanlıktı zaten. Eğer aynı konuyu alıp Shingeki no Kyojin gibi açık alanlarda, yeşillikler ya da ormanlık alanlarda işleselerdi eminim ki daha dehşet verici bir anime dizisi olurdu. Tabii Yoma denen yaratıkların kurgu olarak genelde gece 'çalıştığını' göz önünde bulundurursak normal. Ama insanın gözü bir canlı renk arıyor ya hu!
Çizime puanım: 7/10
Müzik olarak;
Müzikleri, üzülerek söylüyorum ki kötüydü. Hele de o dövüş sahnelerinde çıkıp kulaklarımın varlığına laf etmeme neden olan melodi hayattan soğuttu beni. Daha doğru dürüst müzikler olaydı, orda adamlar birbirini yerken ben yerimde duramayaydım fena mı olurdu! Zaten bu seri kaybettiyse bir müziklerden, bir de şu karanlık çizimlerden kaybetmiştir.
Müziklere puanım: 5/10
Kurgu olarak;
Genel anlamda güzel diyebilirdim ama yanlış işlendi kanaatimce. İzleyen arkadaşlar bilir, Clare denen arkadaşın geçmişinin anlatıldığı bir kısım var, benim kıtlığım yüzünden mi bilmiyorum ama ben orada bahsedilen kişinin Clare olduğunu bile algılayamamıştım zamanında! Evet, bu biraz benim kıtlığımdan olabilir. Bir kez daha, genel olarak fena değildi, iyiydi.
Kurguya puanım: 8/10
Konu olarak;
Benim en sevdiğim özelliği konusuydu zaten. Çok abartılacak bir konu değildi belki ama ben sevmiştim. SnK sağolsun kan görmeye alışmış olan bünyem bana çok yardımcı oldu. Bu dizi de 'kan' bakımından hiç elini korkak alıştırmamış, dibine kadar kanı göstermiştir, ben de çok memnun oldum(!) bu duruma tabii. İzledim, gördüm.
Konuya puanım: 8/10
Sonuç olarak; Boş vakti olan ve kan tutmayan pek değerli okurlarım izleyebilirler ama insanı pek saran bir seri olmadığını, yukarıdaki sebeplerden dolayı olamadığını söyleyeyim, ona göre izleyin. Sonra vay efendim ben bilmiyordum, ben duymadım demeyin. Saygılar, sevgiler.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder