![]() |
| Asalete bak be! |
Kimin görüşü nedir bilemem ama, ben mesela bir tarih sever
sayılabilirim. Pek değerli ağabeyciğim sağ olsun bana bunu aşıladı, bir
bakmışım Osmanlı’yla ilgili yazılar falan okumaya başlamışım. Yani sonuçta
insanın tarihini de bilmesi gerek, hele de böyle güzel bir tarihse bu. Geçenlerde
bir kitap okumaya başladım da, ondan etkilenmiş olsam gerek böyle bir durgunum
yani, saçma sapan hareketlerimde azalma gözlendi. Ama birkaç haftaya özüme
dönerim, merak etmeyin. :P
Osmanlı dedik madem,
bir de güzelliklerinden bahsedelim değil mi ama?
O zamanlarda malum herkes bir titizlik, sade bir güzellik
içerisinde. (Sanki o dönemlerden çıkıp gelmişim gibi konuştum yahu! :D)
Pencerelerden çiçekler sarkıyor ama bu çiçeklerin bile bir anlamı varmış.
Günümüzde internet aleminde bu bilgi paylaşılıyor ama yine de söyleyeyim; sarı
çiçek varsa ‘Evde hasta var, sessiz olun.’ demekmiş . Kırmızı çiçek ise evde
gelinlik bir kız olduğunu belirtir, ‘Kötü söz edip de kalbini kırmayın.’
dermiş.
Kapı tokmakları da ayrı mesele tabii. Bunu sanırım bir gezi
programında da görmüştüm, meğer bizde de varmış, okuyunca bayağı şaşırmıştım
ben. Kapılarda ikişer tane tokmak olurmuş, biri kalın, diğeri ince ses çıkaran.
Eğer gelen kişi bir beyefendiyse kalın olanı çalar, kapıyı evin beyi açar; bir
bayansa da ince olanı çalar, evin hanımı kapıyı açarmış. Dehşet güzel
düşünülmüş bir fikirmiş bence yani, adamların kafası çalışıyormuş tabi.
Bugünlerde de her misafir geldiğinde yapmadığım için
azarlandığım bir olay var, neden ayakkabıları düzeltmedin! Bizde malum
ayakkabılar rahat giyilsin diye burunları dışarı dönük koyulur, ama o zaman tam
tersi yapılırmış ki bu da ‘Tekrar gelin.’ Demekmiş. Evet, evet, kitabı okudukça
‘Bu ne zarafettir!’ diyip duruyordum. En ince ayrıntısına kadar düşünmüşler ya!
Ha mesela, benim en sevdiğim mesele! Pazarlık! Pazarlık
falan yapılmazmış o devirde. Çünkü adamlar zaten verebilecekleri en düşük
fiyatı veriyormuş, işin güzelliğine bak ya! Bir keresinde mp3 alacağım diye
yola çıktım, 60 lira dediler. Bir iki tur attıktan sonra aynısını bulup
fiyatını sordum, 15 lira! Al, buyur, delirme!
Ve son olarak da şunu söyleyeyim; 1500’lü yılların
İngiltere’sinde insanların çoğu Haziran’da evleniyormuş. Çünkü ‘senelik’
banyolar Mayıs ayında yapılırmış ve insanlar Haziran’da da pek kötü
kokmazlarmış. Ama yine de gelinler, kokmaya başladıkları için ellerine bir
buket çiçek alıp öyle düğüne giderlermiş. Çiçek taşıma geleneğinin çıkış olayı
da budur.
Bu temizlik
meselesinde aslında çook çooook daha vahim durumlar vardı ama fazla uzatmayayım
dedim, sizlere kitabın bir resmini vereyim ve buraları terk edeyim. Tarih merakı olanlara tavsiyemdir, hikaye kitabı tadında bir eser değil ama okudukça kendi çapımda gurur duydum.
Çok ciddi
bir güncel oldu bu vallahi, hiç alışkın değilim böyle yazmaya. Ama idare
ediverin gari bu seferlik, haydin sağlıcakla! :D
Ha tarih dedim gerisini unuttum! BAP yeni bölüm şu an eklendi, iyi okumalar! Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim, tekrardan, haydin sağlıcakla! :P




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder